Ayşe ve İhsan’ın arasında gerçekten bir şeyler olup olmadığıyla ilgilenmeyi bırakmıştım. Zaten içinde olduğumuz durumdan dolayı ateşler içinde yanıyordum. Dışarıdan memleket ateşi içeriden Ayşe… Daha fazla dayanamayacağımı tahmin ediyordum. Bir gece boyunca düşündüm. Ne yapmalı da bu illetten kurtulmalı? Güç de olsa bir karar verdim. Uzak bir şehre gitmeli… Ne Cemal ne İhsan ne de Ayşe’nin olduğu bir şehir. Böyle vatana da kendime de verimli değildim. Belki uzaklaşırsam bu insanları daha az düşünürdüm. Neticede gözden ırak olan gönülden de ırak olur.
Evet, bütün bir gece boyunca bunu düşündüm. Hiç uyumadım. Gitmeli de… gitmek kolay mı? Alıştığım insanlardan tümüyle vazgeçmek… Ben ki ne için yaşadığımı bilmem ama o gece bir karar verdim. Bundan sonra önceliğim vatan için yaşayacaktı. Önce bir mektup bırakmayı düşündüm. Lakin her mektubun bir cevabı olurdu. Tamamıyla yok olmalıydım. Ne bir söz ne bir yazı… Onca harpten sonra kalan üç beş eşyayı hazırlamaya lüzum yoktu. Komutanla beni başka bir şehre tayin etmesi için konuştum. Nedenini sormadı. Sorsa ne anlatacaktım sanki. Antep’e düşmüştü yolum. Ertesi gün yola koyuldum. Kimseye haber etmeden gitmiştim. Günler böylece geçti. Sandığım gibi de oldu. İçimin kurdu olan Ayşe takıntımı unuttum bile denebilir. Daha faydalıydım böyle. Sadece harp düşünüyor, tüfek sallıyordum. Şimdi en azından askerliğimden memnundum. Kaç ay sonraydı tam bilemiyorum “İzmirli Ayşe” ve “Komutan İhsan’ın şehit oldukları haberi Anadolu’yu geziyordu. Duyduğumda sanki içimde bir yerde bir kıvılcım yandı. Ama mutlu olmalıydı Ayşe, İzmir işgalden kurtulmuştu.
Beyza Karamızrak